27 Aralık 2009 Pazar

Maymun İştahı


“Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir
Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır.
Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir
yiyecek konur...

Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı
büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının
kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek
elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu
yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama,
kaçamaz. Aslında bu maymunun tutsak eden hiçbir şey yoktur. Oonu sadece, Onun
kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini
açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki, bu
tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.”

Her ne kadar maymun’dan gelmelere inanmazsam da benzer yanlarımızın olduğu gerçeğini de görmezden gelemem. Beni veya O’nu bu tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan “Maymun iştahı” mız ve arzularımız ne kadar da içimize işlemiş... Aslında çözüm, tiryakisi olduğumuz bu bağımlılıktan ellerimizi çekip YETER diyebilecek kadar basit… Basit değil!

Sahip olduklarımız veya sahip olduğumuzu düşündüğümüz şeylerin (para, sevgi, arkadaşlık, dostluk, insanlık… gibi evrensel şeyler ve AŞK... O …) bizim için birer tuzağa dönüşebileciğini bilmek veya tecrübe etmek ne kadar da acı verici!

Peki maymuna benzer yanımız olarak sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şeyin bizim için birer tuzak olduğunu fark etmiyor oluşumuz ne kadar acı verici!?….


O maymun gibi avucumuzda tuttuğunuz surece (faydalanamasak bile) sahip
olduğumuzu sanmıyor muyuz? Ve ancak parmaklarımızı gevşetip bunlardan VAZGEÇtiğimiz zaman gerçekten özgür olup tüm yeteneklerimizi kullanabilir hale gelmeyecek miyiz?”


Aslında bu dünyaya sahip olmaya değil, sadece şahit olmaya gelmiş ve ‘Kedisini Kaybetmiş Bir Adam’...

K-Kalbinize iyi davranın...

20 Aralık 2009 Pazar

Son Sahne

... ve son damlaydı içindeki veya içimdeki BİRİKMİŞ miktarını bilemediğim yahut körermiş gözlerimden ötürü göremediğim... bardak taşmıştı taşmasına da geriye bardakta ne kadar kalacak diye penceresindeki buğulu camdan gözüken Darağacını bekler gibi bardaktaki suyun dinmesini beklemekte olan bir adama MEKTUP!
"Nefret" kelimesinden her ne kadar nefret edilse de; içindekileri körükleyen bir "Yüzsüzlük" nefreti ne kadar da yaklaştırıyor sığınılacak bir kapı gibi dimi ama...
Peki bide şöyle bakalım-->Acaba yüzsüzlük insanı sığındığı bir KAPI'dan eder mi; zaman gösterir... Yanlış bir saat gibi hayatımı alt üst etse de zaman; bazen iki kez doğruyu gösteriyor.. dimi ama! Kim bilir belki "KAPI'dan" eder.

Bardaktaki su dinince ne olacak sorusu var bi de, öyle ya taşan bi de bardağımız vardı...
Her ne kadar hayatın bana verdiği terazi adaletsiz bir tavır içinde olsa da inadına, benim terazim adaletli olsun diye suyun dinmesini bekliyorum... Hadi dindi diyelim...
Anne ve Babamın içinde olduğu SOL taraftaki odaya en yakın ve orda kendine bir taht edinmiş insanı bir terazinin vicdanına bırakmak vicdansızlık mı? Hayır değil, İnsan ne yaparsa kendine yapar, vicdansız ve duygusuz bir teraziye mahkum olmuş bir YÖNETMEN de kendine yapmıştır, hala farkında olmasa da...
Bu mahkum öyle bir yönetmen ki hayatını bir filmden ibaret sanıp, filmde ki birkaç başrol dışında kalan talihsiz (acizane ben) bir figüran "that" Başrollerin sanal varlığında bile reel varlıkları unutulan figüran + sadece ihtiyaca yönelik filmde yer alan talihsiz(im)...
...Belki de talihsizlik bulaşıcıdır, yönetmene de bulaşmıştır belki de... Olur ya talihsizlik bulaşırsa bu yönetmene;
Terazimin adaleti O'nu SOL taraftan --> HERHANGİ (..ki herhangi örnekleri çoktur hayatımda) birisi olmaya doğru mahkum eder...
Artık ben susuyorum bu muhakemede... Top onda; terazi bende...





16 Aralık 2009 Çarşamba

Kedisini Kaybeden Adam

YANLIŞ bir cümle gibi yaşam… Hele yalnız kaldığım bu akşam; bir isim düştü dilimden… Tıpkı bir yıldız gibi sadece ışığı kaldı geride…

Ve elimde bir fotoğraf ve bir çift göz…

Ve kedisini kaybeden bir adam… BEN… Daha tırmalanmış ellerinin acısı dinmeden kedisini kaybeden bir adam…

Sırlarım hala sizde; Allah aşkına bir dillenseniz vefakâr balıklarım…

Beyazlayan saçlarım…

Kararmış hayatıma İnat;

Meğer ne KAŞARMIŞsın Hayat!!!

18 Mayıs 2009 Pazartesi

"..."im

Yine bir "..."im bu gün...
Yine yüzümde dertsiz, tasasız ve boş bakışlar fışkırmakta; beni görenler böyle düşünüyormuş. Hani insanlar birbirlerinin aynasıydı, hani hiçbir şey gözlerden saklanamazdı, hani Dostlar her şeyini görürdü...
Oysa ben aynaya baktığımda aynı yüzü göremiyorum. Acaba ben mi yanlış görüyordum kendimi aynada yoksa Dostlarım mı!!! Ya da Onlar benim Dostlarım mı değil!!!
Ki benim içimde haykırmaya yüz tutmuş cümleler var, ki bu cümleler arasında kiminin yüzüne tükürecek kadar nefretle terbiyelenmiş, ki bu cümleler kiminin yüzüne kusarcasına Sitemlerle yoğrulmuş, ki bu cümleler gözlerimden akacak iki damla göz yaşını esirgeyecek kadar Cimri, ki bu cümleler !!!
ki bu cümleler artık çok oldular, artık beni kırmıyorlar ; Artık İncitiyorlar.

Artık!!! Artıklar umurumda değil...

11 Nisan 2009 Cumartesi

BEN!!!

BEN: Çayı severim:)

( Çokça cümle kurdum kendim için ama beni anlatacak kadar tatmin edici cümleler olmadığı kanaatine vardım... ve sildim. Niye diye sorarsanız ? Öle işte...)

BEN: "Basit" cümleler kullanan sade birisiyim.

...İşte "Sen" diye tabir ettiğiniz acizane "BEN" ...

28 Mart 2009 Cumartesi

Uzun zamandır hesaplarını yaptığım bir projem var daha doğrusu "Bitirme Tezi"m : Güneş Saati:(
Ve şimdi 31 Mart tarihi için hesaplar yapıyorum bu hesaplardan bir model güneş saati yapıp pazartesi günü hocalarımın beğenisine sunmak zorundayım.ZORLANIYORUM:(
Bu yetmiyormuş gibi Malatyalı bir doktor bir dernek için yaptıracağı çeşmenin üst kısmına bir güneş saati yapmak istiyormuş, İbrahim hocam söyledi:( . Neyse bi miktar para kazanacağımı düşünerek ten evet dedim:)
Dün bahsi geçen çeşmenin tasarlanmış bir resmi gönderildi bana:S ,hiçbir açısı, yönü, boyutu , koordinatları belli olmayan ve ne olduğu belirsiz bir şekil:(
Bu şekle dayanarak tan onlara bir dosya hazırlamam gerekiyor, neler yapılabilir diye...
Anlayacağınız o şekilden bırak güneş saati çeşme bile olmaz :P:P Ama düşüncelerimi ( böyle saçma güneş saati mi olurmuş!) söylemeye cesaretim yok :(

Neyse...

-Hadi Karakuş'um... kandırma kendini yaparsın sen :)
-Yaparım dimi Memo? :S
-Heeeee canıııım :)

27 Mart 2009 Cuma

Giriş Yapın :)

Uzun bir aradan sonra geri döndüm, bu ara tam 25 sene sürdü:):) . Herkese merhabalar...